Alsancak / 0232 421 92 66   Karşıyaka / 0232 364 64 42   info@radyotekdentalizmir.com
 

Ağız Kokusu Neden Olur? İmplantoloji’de Sinüs Lifting Nedir?

 

Ağız kokusunun sebep olduğu sosyal ve psikolojik problemler biyolojik Problemlerden daha fazladır. Çünkü ağız kokusu sosyal bir incinme sebebidir.

A ğız kokusunun sebep olduğu sosyal ve psikolojik problemler biyolojik problemlerden daha fazladır. Çünkü ağız kokusu sosyal bir incinme sebebidir. Tedavisiz kaldığında psikolojik bir içe kapanma ile sonuçlanır. Bugün dünya üzerindeki her 4 kişiden 3 tanesinin ağız kokusu şikayeti bulunduğu göz önüne alınınca ağız kokusunun ne kadar geniş bir topluluğu etkilediği daha kolay anlaşılır. Dünyada ağız kokusu tedavi merkezleri açılmakta ve birçok üniversitede ağız kokusu tedavi birimIeri kurulmaktadır. Ülkemizde ise "ağız kokusu" konusu yok farz edilmekte ve fakültelerde bu başlık altında eğitim verilmemektedir.

Ağız Kokusunun Tanımı: Birden fazla kişi günün herhangi bir saatinde yakın temasa gerek olmadan aynı bireyin ağzında çirkin koku tespit ediyorsa bu koku bireyin yiyip içtiği herhangi bir dış kaynaklı (eksojen) madde ile ilişkili değiIse ve bu durum en az birkaç ay boyunca kesintili veya kesintisiz olarak devam ediyorsa kendisi bu çirkin kokuyu duymuyor olsa bile bu klinik tabloya "ağız kokusu" ismi verilir. Birey ve çevresindekiler bu kokudan rahatsız olmaya başladıklarında hastalık vardır ve tedavi edilmelidir. Bu koku çirkin bile olsa eğer rahatsız olmuyorlarsa hastalık yok kabul edilir.  Ağız kokusu infeksiyon değildir, bulaştırılamaz, immün cevap oluşturmaz. . Ağız kokusu bir inflamasyon değildir. Ağız kokusu endojendir. Vücudun içinde üretilir. Eğer vücudun içinde üretilmiyorsa ağız kokusu tanımına girmez. Sigara, kereviz ve sarımsak ağız kokusu yapmaz, Kendi çirkin kokularını yayarlar. Eğer birey rahatsız edici çirkin bir kokudan yakınıyor ve sosyal yaşantısını etkilediğini ifade ediyorsa ağzında ölçülebilir seviyede çirkin kokulu gaz tespit edilmese bile bu birey bir ağız kokusu hastasıdır. Her sağlıklı birey sabah uyandığında (ilk birkaç saate kadar) kabul edilebilir seviyede ağız kokusu duyabilir. Bu durum fizyolojiktir.

Kokusuz ağız yoktur, Her sağlıklı bireyin ağzı her zaman ve çirkin kokar (az veya çok). Ağız kokusu olgusunun patolojik olma sınırı insan burnunun koku algılama sınırına indekslidir. Aritmetik sınır aranmaz. o Çirkin olmayan kokular (zemin kokulan) fizyolojik kabul edilir. Hangi kokunun çirkin olduğuna hasta ve yakın çevresi karar verir. . Ağız kokusunun teşhis ve tedavisi periodontolojinin ipoteğinde değildir, Ağız kokusu teşhisini dişhekimi planlar ve yapar. Tedavisini dişhekimi veya tıp hekimleri (KBB hekimi, gastroenterolog ve psikiyatrist) yapar, Tedaviyi yöneten ekip liderinin dişhekimi oIması beklenir. Burada dişhekiminin uzman olmasına gerek yoktur ama akademik seviyede adreslenecekse ağız kokusu oral mikrobiyolojinin konusudur.

Ağız Kokusunun Sınıflandırılması: Tip 0 (Fizyolojik Ağız Kokusu) Hastada diğer koku tiplerinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın sabahları meydana gelen ve uyandıktan ilk birkaç saat içerisinde kendiliğinden kaybolan bi ağız kokusu varsa bu tipe girer. Tip O olarak ifade edillr, Yaşayan her bireyde fizyolojik ağız kokusu doğal olarak bulunduğu için her ağız kokusu önce Tip O'dır. Diğer ağız kokusu tiplerinin karışımından ibarettir. Tip O ağız kokusunun baskın yüzdesi Tip 1 ağız kokusudur.

Tip 1 (Dil Kokusu) Dil sırtında volatil aromatik gazlar üretilerek ağızdan ihraç edilmesinden ibarettir. Hastada diğer koku tiplerinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın dil sırtında koku kaynağı varsa dil kokusu tedavisine cevap veriyorsa çinko veya dil temizliği ile bastırılabiliyorsa bu sınıfa girer. Tip 0+1 veya kısaca Tip 1 olarak ifade edilir. Dil üzerinde ağız kokusu yapan bakterilere "odorijenik bakteriler" denir. Bunlar ortak özelliklere sahip değildirler, Herhangi bir bakteri herhangi bir anda koku sebebi olabilir. Bu sebeple Tip 1 ağız kokusu tedavisinde bakteri peşinde koşulmaz.

Dilin yüzeyi girintilerden oluşur. Bu derin oluklar bakteri ve proteinlerin buluşma bölgesidir.

Tip 2  Hastada diğer koku tiplerinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın farenks, tonsiller, paranazal sinüsler, burun mukozası ve çevre dokularda herhangi bir koku kaynağı( devamı sayfa 5 te)   

İmplantoloji’de Sinüs Lifting Nedir?

Maksillada vertikal kemik kayıpları implant yerleştirmeyi güçleştirse de "sinüs lifting" operasyonları ile sarkık sinüslerin augmentasyonu güvenilir bir şekilde sağlanabilir.

Maksillada vertikal kemik yüksekliğinin aşırı kaybı, retansiyon kapasitesinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olur. Özelllikle posterior bölgedeki bu kayıp implant cerrahisi için kontrendikasyon oluşturur. Bu olumsuzluk sinüs tabanının lateral antrostomi yöntemiyle augmente edilmesiyle aşılabilir. Sinüs lifting girişimleri sinüsün yapısal ve anatomik farklılıklarına bağlıdır. Sinüs lifting operasyonları iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada greftleme yapılarak sinüs tabanı yükseltilmekte ve bunu izleyen 6-7. ayda da ilgili bölgeye implantlar yerleştirilmektedir. Sinüs lifting ve implant uygulamalarında endikasyon sinüs tabanı ile alveoler kret tepesi arasındaki mesafeye bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Maksillada alveoler kret tepesi ile sinüs tabanı arasındaki mesafe SA1, SA2, SA3 ve SA4 şeklinde sınıflandırılmaktadır.

 SA1- İmplantların ideal yerleşimi için sinüs tabanı ile alveoler kret tepesi arasında yeterli kemik yapısı mevcuttur.

SA2- İmplantların güvenli yerleştirilmesi için yeterli kemik bulunsa da sinüs tabanında bir miktar değişiklik yapılması gerekmektedir.

SA3- İmplantların ideal yerleşimi için yeterli kemik yüksekliği ve genişliği bulunmayıp, mutlaka greft materyalleriyle sinüs tabanını yükseltilmesi zorunludur. Bu olgularda sinüs lifting ve implantlar aynı anda uygulanabilmektedir.

 SA4- İmplantların primer stabilazyonunun kesinlikle sağlanamayacağı bu olgularda kemik yüksekliği çok az olup, mutlaka sinüs lifting operasyonuna gereksinim duyulmaktadır. SA3 'den farkı bu olgularda aynı 3nda implantların yerleştirilememesi ve implant uygulamaları için en az 6 aylık bir iyileşme sürecine gereksinim duyulmasıdır.

Maksiller Sinüs Anatomisi: Maksiller sinüsün görevi solunan havayı ısıtmak, rezonansı sağlamak ve kafa kaidesini hafifletmektir. Doğumda maksiller sinüs'küre veya piramidal şekilde olup lateral nasal duvarda dar bir kese gibidir. 1-4 yaş arasında maksiller sinüs lateral olarak infraorbital sinire ve aşağıya doğru'da inferior turbine doğru ilerler. 7-12 yaş arasında ise maksiiler sinüs büyüyerek infraorbital siniri geçer ve inferior meatusun ortasına kadar aşağıya iner. Erişkinde gelişim devam ederek sinüs'ün kapladığı alan artar ve özellikle dişlerin erken kaybı; ilgili bölgede sinüs'ün iyice aşağıya sarkmasına neden olur. Maksiller sinüs'ün boyutları erişkinde; 33mm(Y) x 23mm(G) x 34mm(D) olup hacmi ise yaklaşık 15 cc'dir.

 Sinüs membranı (Schneiderian Membranı) kolumnar  tüylü epitel yapısında olup, müköz goblet hücreleri içerir. Tüyler mukus içinde kalan atık maddeleri dakika'da 1.5 cm'Iik bir hızla maksiller sinüsün orta meatusa açıldığı osteuma doğru sürüklerler. Sinüs membranı diğer paranasal sinüs membranlarıyla kıyaslandığında daha az kan damarı içerir ve içeriğinde elastik fibrillerin olması elevasyonunu kolaylaştırır. Maksiller sinüsü besleyen arterler; superior labia, anterior ethmoidal ve sphenopalatin arterin dalları olup verileri ise sphenopalatin ven ve pterygoid plexus'tur. Maksiller sinüsün duyusunu n.infraorbitalis ve n.alveolaris superior posterior ve anterior almaktadır.

Sinüs Lifting Endikasyonları :

  • Yeterli alveol yüksekliği (sinüs tabanı ile alveoler kret tepesi arasında yaklaşık 1.0 mm min.)
  • Düzgün seyreden bir maksiller sinüs konturunun olması.
  •  MaksiIler sinüs epitelinin sağlıklı olması (Yaklaşık 3 mm'den fazla bir kalınlaşma anormal bir durumu gösterir) olarak özetlenebilir.

Kontrendikasyonları ise;

  • Sinüs içinde patolo1ilerin bulunduğu olgular.
  • CaIdwel-Luc operasyonu hikayesi olan hastalar .
  • Aşırı tütün kullanımı .
  • Alerjik rinittir.

Preoperatif olarak panoramik radyografinin ve ilgili bölge BT'lerinin alınması doğru tanı konulmasında ve operasyonun başarısında büyük rol oynar.